Ey MVP, senden utanmıyoruz!

 

Türkiye’de Minimum Viable Product (MVP) çıkarmak gerçekten zor. Linkedin kurucusu Reid Hoffman’ın “Eğer ürünün ilk halinden utanmıyorsanız, piyasaya geç çıkmışsınız demektir” sözü Türkiye’de pek geçerli değil.

Meruyert GonulluPexels

Yazılım projenizin MVP hali hazır olduğunda sıra onu kullanıcıya sunmak geliyor. Eğer ilk adım için Türkiye pazarını hedef alıyorsanız işiniz çok zor. Yurt dışındaki MVP’ler utanılacak seviyede çıkarılıyor ve kullanıcılar bunu pek garipsemiyorlar. Türkiye’de ise üründen ilk aşamada tüm işlevler ve görsellik isteniyor. Bu söylenmese bile bilinçaltımızda bu var. Bununla mücadele etmek ürüne ve ekibe zarar verebiliyor. 

Bu yazıda birkaç projede yaşadığımız olayları birleştirerek anlattım. Hitap ettiğiniz kullanıcı ve sektöre göre sizin hikayeniz farklı olabilir.

Türkiye’de erken benimseyenler (early adopters) sayıca azlar. Erken benimseyenler ya polyannacı oluyorlar ya da ödeme yapıp sessiz bir şeklide bekliyorlar. Kültürümüzde yazılı iletişim alışkanlığımızın az olması sebebiyle (e-postalarımıza cevap veren neredeyse yok) telefonla ulaştığımız kullanıcılardan olumlu ama çok olumlu geri bildirimler alıyoruz. Bu bizleri mutlu etse de bunun sağlıklı bir iletişim olmadığı ortada. Telefonla konuşuyoruz diye bizi incitmek istemiyorlar. Üründe sorun var ama söyleyen yok! Kültürümüz nedeniyle zor konuları konuşmayı sevmiyoruz. Pasif agresif davranış kalıbı iletişimimizin şekli olmuş sanki.

Türkiye’de kurumsal kullanıcılarda MVP kavramı yok zaten. Ürünün görselliği yöneticileri memnun etmeli, IT ekibi sizin yazılımınızla uğraşmamalı, satın alma birimi fiyat teklifinize bayılmalı, bir de ne hikmetse KVKK nedeniyle yazılım kullanıcı kaynaklarında (on-premises) çalışmalı. Eğer oldu da MVP halindeki ürününüzü kabul eden bir kurumsal kullanıcıya denk gelirseniz kıymetini bilin. Eğer ürününüz kurumsal kullanıcılara hitap ediyorsa önce ürünün MVP halini kabul eden bir kurumsal kullanıcı bulun daha sonra ürünü geliştirin.

Son kullanıcıların twitter, instagram gibi birçok uygulamaya ücretsiz ve kolayca erişmesi beklentilerini yükseltiyor. Kurumsal kullanıcılar ise sihirli değnek arıyorlar. Dolayısıyla MVP ile kullanıcı karşısına çıkınca ilk geri bildirimler olumsuz olabiliyor. Kullanıcılar hem görsel açıdan hem de işlevsel açıdan dolu dolu bir bir ürün bekliyorlar. Görsellik, şamata, birçok özellik ekleyelim falan derken MVP’den uzak rengi ve çizgisi belli olmayan, odağını kaybetmiş bir ürünle kullanıcı karşısına çıkıyorsunuz. Üstelik aynı fiyata! Ekibin kafası karışık, kullanıcının kafası ise daha karışık oluyor. Ve bir fikir daha doğmadan ölüyor. Çare, kullanıcıdan aldığınız geri bildirimleri piyasa ihtiyacına göre analiz etmek ve tabii ki de önceliklendirmek. Önceliklendirme sihirli kelime. Katma değerinizin nerede olduğunu ve odağınızı nereye vermeniz gerektiğinizi hep düşünün.

Ürünün MVP halini bir şekilde kullanıcılara kabul ettirdiniz. Kullanıcı sayınız giderek artıyor. Tebrikler! Psikolojik savaş için hak kazandınız. Sizi incitecekler! O sessiz sedasız ürününüzü kullan kullanıcılar her yaptığınız yanlışta sizi idam edecekler. İlk defa ürününüzü kullanacaklar sizi ahiret sorgusuna çekecekler. Her şeyi doğru yapsanız da sizden nefret edecek bir kesim olacak. Ha bu arada ekibinizde değişiklikler olacak. Yardım dokümanlarını kullanıcılar okumayacak. E-posta ya da ticket ile iletişime geçmek yerine telefonla ulaşacaklar. Kimse sorununu net anlatmayacak. Her şey acil ve telefon kapanmadan birkaç tuşa basarak sorunu çözmeniz beklenecek sizden.

Bazı kullanıcılar ürünü sizden daha çok düşünüp faydalı faydasız birçok geri bildirim verecek. Rakipleriniz sisteminizi inceleyecek ve pek azı sizi takdir edecek. Fikrinize ve ürününüze ilk günlerde olduğu gibi aşkla ve şevkle bakmak bazen zor gelecek. Defalarca aynı şeyleri anlatmak, hayır yanıtını defalarca duymak, teknopark belgeleriyle uğraşmak, ekibi motive etmeye çalışmak, gelen iş tekliflerini red etmek sizin enerjinizi düşürecek. Siz kendinizi bu yolculukta nasıl motive edeceksiniz?

Ödeme alma işleriyle istemediğiniz kadar uğraşacaksınız. Teknik olarak ödeme sistemleri ile entegre olmak kolayken çalıntı kredi kartları ile uğraşacaksınız. İade isteyenler, kartından birden fazla ücret çekildiğini iddia edenler, EFT/havale ile para göndermek isteyip de bir türlü göndermeyenler, kurumsal müşterilerde imzada bekleyen ödemeler … Sabit bir ücret politikası izleseniz bile ısrarla indirim isteyenler ve ücretsiz olarak ürününüzü kullanmak isteyenler olacak. Farklı e-posta hesapları ile sürekli deneme hesabı açıp size para vermemek için ellerinden geleni yapacak bir kesim de olacak.

Ne kadar teknik borca girdiğinizi unutacak noktaya gelebilirsiniz. Kullanıcı karşısına çıkan üründe çıkan sorunları hızlıca çözmek, piyasada tutunmak için özellikleri ardı ardına eklemek ve ekibinizden ayrılanların yanlarında götürdükleri tecrübeler teknik borcunuzu dağ gibi büyütebilir. Az kaynakla çok iş yapmaya çalışmanın bir sonucu bu. Çok kaynak bulmak ise Türkiye’de biraz zor. Yatırım alsanız bile yatırımcıları memnun etmek adına daha çok para kazanma hedefine doğru sürüklenebiliyorsunuz.

Ekip kurmak bir ölüm! Şirket yeni, fikir yeni, kaynak az. Hayırlı olsun. İş ilanınıza gelecek başvurular düşündüğünüzden çok farklı olacak. Tecrübeli yazılımcılar, tuttuğunu koparan kişiler sizin iş ilanınıza başvurmayacaklar. İş ilanına başvuranların B planında olacaksınız. Çünkü sizin düşük maaş teklif edeceğinizi biliyorlar. Çünkü sizin girişiminizin büyük ihtimalle birkaç yıl içinde batacağını biliyorlar. Çözüm: tanıdık yazılımcı. Ekibi şirketi kurmadan toplamanız gerek. Mümkünse bu ekibe POC yaptırıp fikrinizin yapılabilir olduğunu gördükten sonra şirketi kurun ve MVP’ye odaklanın.

Ölçün, ölçebildiğiniz herşeyi! Kullanıcı trafiğini, kullanıcıların üründe nasıl hareket ettiğini, hedeflerinize ulaşıp ulaşmadığınızı, kazandığınız parayı, harcadığınız parayı… Hoşunuza gitmese de rakamlara bakmayı ihmal etmeyin. Bu duygusal yolculukta rakamsal gerçekler var çünkü.

Olmuyorsa fişini çekin! Ürün ve kullanıcı buluşmasından sonra eğer istediğiniz kadar kullanıcı sayısı, kazanç, yatırım, veri … elde edemiyorsanız kapatın dükkanı. Nerede bırakacağınız bilin. Ürüne aşık olmanın tehlikeleri var. Bu tek taraflı bir aşk olabilir. Tutmayan bir ürün için ekibi motive etmek, ailenize bunu açıklamak sizi çok yorabilir. Maddi olduğu kadar manevi olarak da borçlanabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeteneğini Kaybeden Yazılımcı

KPSS Çalışan Yazılımcı

On-Prem Çilesi