Misafir Odasındaki Yazılımcı

 Yıllarını vermişti ayrıldığı şirkete. İşini severek yapmıştı ve bunun için cezalandırılmıştı. Şirketin vazgeçilmez elemanı olmaya çalışmamıştı hiçbir zaman. İstese de vazgeçilmez olamayacağını öğrenmişti şimdi. Çünkü o hep misafir odasındaydı!

Misafir odasından Exit yapan yazılımcı — Photo by Hello I’m Nik on Unsplash

Şirketteki ilk günlerini hatırladı bir an. Ne kadar da mutlu olmuştu bu şirkete girdiğine. O zamanın en popüler teknolojisi kullanlıyordu şirkette. Maaş da iyiydi, çalışma ortamı da fena sayılmazdı. İşini sahiplenmişti. Kendi isteğiyle fazla mesai yapıyor, projede kullanılan teknolojileri öğrenmeye çalışıyordu. 

Proje giderek büyüyor, kullanıcı sayısı artıyordu. Hiçbir zaman sıkılmaya vakti olmamıştı. Yazılım ekibine yeni arkadaşlar katılıyordu. Ekipten ayrılanlar da oluyordu. Proje konusunda en bilgili kendisi olmuştu zaman içinde. İstemese de yönetici rolüne geçmişti projede. Ama boş durmuyor her fırsatta kodlamaya devam ediyordu.

Yoğunluktan proje ile ilgili doküman yazmaya fırsat kalmıyordu. Yeni teknolojileri öğrenmeye zaten fırsat yoktu. Telefon susmuyor, e-postalar hız kesmiyordu. Bir toplantıdan diğerine koşuyordu. Ekibe yeni katılanları eğitmeye çalışıyor, çözülemeyen sorunları hep o çözüyordu. Şirketin kurucuları ile samimiydi, sektörde onu tanımayan yoktu. Planlamamıştı ama bu şirketten emekli olacağı kesin gibiydi. Zehir damarlarına girmişti ama farkında değildi!

Koronavirüs pandemisi başlamıştı. İşe gidip gelmeye çekiniyordu. Ailesine hastalık taşımak istemiyordu. Uzaktan çalışabilirdi. Buna bir engel yoktu. Ama şirket bir türlü uzaktan çalışma modelini kabul etmiyordu. Şirket yöneticileri performansın düşeceğinden, işlerin takip edilemeyeceğinden endişeliydi. O ise bunların yersiz endişeler olduğunu düşünüyordu. Yazılım takımını o kurmuştu, iletişim ve proje takibi için gerekli araçları zaten kullanıyorlardı.

Şirkette bir kişi koronavirüse yakalanmıştı. Kendisini iyi hissetmiyordu. Acaba koronavirüse mi yakalanmıştı? Endişeliydi, ama endişeden daha çok kendisini kızgın hissediyordu. Kendisinin ve ekibinin hayatı önemli değil miydi? Hasta olup olmadığını düşünürken yeni doğan çocuğunu kucağına almaktan çekinmişti. İşte o an gemileri yakmaya karar verdi. Ailesine hastalık taşımamak için istifa kararı verdi.

Şirket yöneticileri şaşkındı. Yazılım ekibi ise daha şaşkın. Herkesten çok işlere sahip çıkan o adama ne olmuştu? Pandemi döneminde istifa etmeye kim cesaret edebilirdi? Evli barklı adam istediği zaman istifa edebilir miydi? Değişimi görmek istemeyenler değişeni de görmez!

Kendisine iş aramaya başlamıştı. Tek kriteri uzaktan çalışmaktı. Sektördeki tanıdığı kişileri aradı. Hiçbirinden uzaktan çalışmayla ilgili olumlu bir yanıt alamadı. Çalıştığı sektör kurumsal müşterilere hitap eden değişimin yavaş olduğu bir sektördü. Sanırım bu durum sektörde çalışanların kanına işlemişti. Kimse çalışan bir sistemi değiştirmek istemiyordu, söz konusu insan hayatı olsa bile!

Bildiği teknolojiler eskiydi. İlanlara baktıkça morali bozuluyordu. Kendisi yeni teknolojileri merak etmesine rağmen koşuşturmalardan bir türlü fırsat bulamamıştı. Hele bir de çocukları olunca kendisini iyice salıvermişti. Yıllardır bir özgeçmiş doldurmamıştı. Güzel bir şablon bulup özgeçmişini doldurdu. Birçok yere başvurdu. Uzun süre hiçbir geri dönüş alamadı. Birkaç mülakata girdi. Sonuç hüsrandı. 

Sonunda sektörden onu tanıyan biri aradı ve teklifte bulundu. Hemen kabul etti teklifi ve işe başladı. Ancak burada misafir olduğunu ilk günden hissetti. İşlerin detaylarını sorduğunda yeterli cevabı alamıyordu. Kendisine hep o an yapacağı işle ilgili kısa bilgiler veriliyordu, proje şu an ne durumda projenin yol haritası nedir bilmiyordu. Onu kod maymunu olarak kullanmak istiyorlardı. Şirketin herşeyi bilen çalışanı kendisini bir rakip olarak görmüştü. Oysaki projeye katabileceği çok şey vardı. Dayanamadı, deneme sürecinde istifa etti.

Başka bir iş daha bulmuştu. Önceki sektöründen farklı bir sektöre girmişti. Proje ile ilgili doküman yoktu, kodlar berbattı ve herkes kendi derdindeydi. Çalışanlara geçici personel gözüyle bakılıyordu. Bu şirkette personeli dayanabildiği noktaya kadar sömürmek ve onların istifasını sağlamak üzerine kuruluydu düzen. Burada şirketin tümü misafir odasındaydı. Hiç içine sinmemişti burası. Daha ilk ay dolmadan çıkmıştı buradan.

Pişmandı. Keşke kendini geliştirmeye vakit ayırsaydı. Keşke bir yedek planı olsaydı. Keşke aklındaki yan projesine başlamış olsaydı. Keşke!

Uzun zaman geçmişti telefonu çalmayalı. İş aramaktan yıpranmıştı. Böyle olunca iş ararken yeni teknolojiler öğrenemiyordu. Sınava son gün çalışan öğrenci mantığıyla yeni şeyler öğrenilemiyordu. Alışkanlık olması gerekiyordu. Merak ve heyecan yetmiyordu. Ellerini kirletmesi lazımdı.

Hiç ummadığı bir şey oldu bir gün. Yurtdışından bir e-posta aldı. Daha önce bir fuar sayesinde tanıştığı kişi onun iş aradığını öğrenince kendi şirketindeki bir pozisyon için ona ulaşmıştı. Üstelik uzaktan çalışma imkânı veriyorlardı. Onu ingilizcesi kurtarmıştı. 

Değişen teknolojiler dünyasında değişmeyen yazılımcı olmayın!

Yorumlar

  1. Onemli bir noktaya parmak basan akici bir yazi olmus. Tesekkurler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KPSS Çalışan Yazılımcı

On-Prem Çilesi

Yeteneğini Kaybeden Yazılımcı