Özel Sektörde Yazılımcı Olmak

Bir toplantıda yurtdışındaki bir yazılım şirketinin Türkiye’deki yazılım sektörü ile ilgili bir soru sorması nedeniyle Türkiye’de kamuda ve özel sektörde gözlemlediğim noktaları yazıya dökerek gözlemlerimi paylaşmak istedim, kişisel yorumlarım olduğu için olaylara yanlış veya eksik bakmış olabilirim.  

Talk is cheap. Show me the code

Önce kolay olanı yapıp konuya kötü taraflarından bakacağım, sonra iyi taraflarından bahsedeceğim. Sadece kişileri değil kurumları da konuya dahil etmeye çalıştım.

 Bu yazıyı “KamudaYazılımcı Ol(ma)mak” konulu yazının devamı olarak okuyabilirsiniz. 

 “Emre” bu yazıdaki persona olarak bize yardımcı olacak.

  Önce kötü manzaralar, sonra iyi manzaralar:


 Kötü Manzaralar: 

Öğrencilerin üniversite tercihinde bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği gibi alanları tercih ederken bu bölümlerin gelecek  vaat ettiği için içeriklerini bilmeden tercih etmeleri en baştaki problem. Emre, bu bölümlerin birine girer ama eğitim müfredatı kendi yetenekleri ile uyuşmaz, yazılıma tutku duymadığı için dersler sıkıcı gelir, kendini geliştirmez, okulda verilen ödevler dışında parmağını kımıldatmaz. 

 Emre, zorunlu staj için bir şirket bulur. Zaten staj zorunlu olmasa onu da bulmayacaktı. Stajyerlerine yemek parası dışında bir katkı sağlamayan şirket, angarya işleri Emre’ye verir. Bu şirketteki tecrübeli yazılımcılar, hem mutsuz oldukları hem de yoğun oldukları için Emre ile ilgilenmezler. Boş beleş birkaç tavsiye dışında Emre işe yarar hiçbir şey duyamaz bu şirkette. 

 Yeni mezun olarak iş bulmak Emre’nin önündeki yeni zorluktur. Diplomasına güvenir Emre. Bugüne kadar yazılım piyasasını hiç merak etmeyen Emre, iş ilanlarındaki teknik terimleri görünce şaşırır. İnternetten araştırır bu terimleri, okur okur ama anlayamaz. Anladığı iş ilanlarına başvurur. Ama geri dönüş olmaz. Emre, tanıdıkları aracılığıyla bir şirkette asgari ücrete yakın bir maaş ile işe başlar. 

 Emre’nin işe başladığı şirket “yetiştirilmek üzere eleman” aramaktaydı ve Emre’yi buldular. Emre’yi bilmediği konularda yetiştirirler. Ama bu konular eski teknolojilerdir. Emre bunların eski ve terkedilmek üzere olan teknolojiler olduğunu bilmeden bunları öğrenmek için birçok emek harcar. Kuş yemi kadar maaşla ve eski teknolojilerle kariyerine başlayan Emre bu şirkette neler döndüğünü 1-2 yıl sonra anlamaya başlar. Ama Emre kendini geliştirmediği için hemen hemen aynı eski teknolojileri kullanan başka bir şirkete kapağı atar. Emre mutsuzdur. Ama aynı zamanda tembel olduğu için bu çarktan çıkamamaktadır.

Üniversite-özel sektör uyumsuzluğu herkesin dilinde olan bir husus. Öğretim elemanlarının yeni şeyler öğrenmek istememeleri, öğrencilerin ders sunularını ezberleyip sınavlardan geçmeleri, şirketlerin kısa vadeli vizyonlarının ve planlarının olması gibi nedenlerle yeni mezun kişiler gerçek dünyada bocalamaktadırlar. Ancak Emre yazılım konusunda kendisini geliştirmek için üniversiteye bağımlı değildir

İngilizce okuyamayan ve konuşamayan Emre, yeni teknolojileri öğrenemez. Emre, yıllardır ingilizce eğitimi alsa da ingilizce onun için karanlık bir dünyadır. Emre, kazandığı ilk maaşla bir ingilizce kursuna başlasa belki de her şey düzelecektir. Ama Emre bunu yapamaz.

Esnek çalışma saatleri şirket için esnektir. Acil işler hiç bitmez. Emre çalıştığı şirket nedeniyle çok yoğun çalışmaktadır, ne cumartesi günü ne de resmi tatili vardır. Emre kendini geliştiremez. Yılda ancak bir hafta yıllık izin alabilen Emre bu iznin nasıl geçtiğini bile anlamaz. Zaten izinde telefonu da susmaz. 

Türkiye’de Part-time iş ilanı çok azdır. Çoğu şirket çalışanının tüm enerjisini sadece kendilerine vermesini isterler. Bu konuda haklı olabilirler. Ancak bazı şirketler full-time işe başlattıkları personeli aslında proje bazlı çalıştırdıklarını söylemeyi tercih etmezler. Proje bitince çeşitli bahanelerle yazılımcıyı kapı dışarı ederler. Bir şirketin aynı anda birçok yazılımcı aradığını görürseniz iş ilanına biraz şüpheyle yaklaşmanız iyi olur.

Teknopark soğukluğu Ankara’nın ayazından bile beterdir. Genelde şehir merkezinden uzakta inşa edilerek ulaşım ızdırabını çalışanlarına tattıran teknoparklar, suya sabuna dokunmayan etkinlikleri ve modern görünümlü binalarının içindeki eski usül yönetim tarzıyla soğukluğunu zamanla size hissettirir. Teknoparkta çay sigara muhabbetlerinde teknoloji konuşulsa bile ancak teknik terimlerin anlamsızca havaya savrulduğunu görürsünüz. Firmalar kapılarını sıkı sıkıya kapatır, çalışanlar ancak yemek arasında teknoparkta gezebilirler. 

Eğitim desteği mi? İyi bir şirin olursanız çalışanını kursa gönderen, onlara bir kitap alan şirket görebilirsiniz. Her şeye maliyet gözüyle bakan, bu giderse yenisi gelir zihniyetinde olan, ya şu işi de halletsek çok para kazanacağız o zaman eğitime göndeririz diyen şirket sayısı oldukça fazladır. 

Tecrübeli yazılımcıların bilgi saklaması, yardım etmek istememesi, teknik terimleri konuşmalarının içine bolca serpmesi, “tarla ekeceğim, dükkân açacağım, kendi şirketimi kuracağım” diyerek genç yazılımcıları baltalaması oldukça sık görülen bir durum. Zamanlarının az olduğunu, her şeyin zaten internette bulunabildiğini sürekli bize hatırlatan tecrübeli arkadaşlara saygılarımızı iletiyoruz.  

Yaşlı yazılımcı problemi sektörün yeni bir sorunu. Sürekli az tecrübeli arayan yazılım şirketleri, kendilerine göre fazla tecrübeli olan yazılımcılara iş imkânı vermek istemiyorlar. “Aşırı tecrübelisin o kadar paramız yok, bizden çabuk sıkılırsın başka bir yere kaçarsın, bu yazılımcı bizim ne mal olduğumuzu hemen anlar” düşüncesinde olan bu şirketler yüzünden yazılımcılar yaşlanınca ne yapacağım diye düşünmektedirler. Yazılımcılar ilerleyen yıllarda yönetici olmanın ya da kendi şirketlerini kurmanın yollarını düşünmekteler. Yurtdışında tecrübeli yazılımcılar rağbet görürken Türkiye’de bu konuda henüz gereken kültür oturmamıştır. Hakkettiğini alamayan başkalarının tabiri ile “yurtdışına kaçan yazılımcılar” kervanına “aşırı” tecrübeli olanlar da katılacak gibi görünüyor. 

Şirketlerin gizli gizli yeni personel araması, reklam olsun diye iş ilanı açması en korkunç manzaralardan biri. Özellikle personel değişiminin (churn rate) fazla olduğu şirketlerde sürekli iş ilanları açık durur, adaylarla sürekli görüşmeler olur. Reklam olsun niyetiyle iş ilanı verenler, rakiplerine ve piyasaya “biz işleri büyütüyoruz, biz aslında çok süperiz” mesajı vermeye çalışırlar. Bunun için de insanların umutlarını harcarlar. İş başvuruları toplanır ama görüşmeye kimse çağrılmaz. 

Çalışanların haber vermeden iş değiştirmesi piyasanın kanayan yaralarından biri. Çalışma koşullarından memnun olmayan, şikayetlerini dile getirmeyip herşey yolundaymış gibi davranan, yöneticisini gördüğünde süt dökmüş kediye dönen, daha yüksek bir maaş teklifi aldığında gözleri dönen bazı kişiler yazılım projesini yarıda bırakıp bildiklerini de yanına alıp istifa dilekçesini verip kaçarlar. Sorunların konuşulamaması, şirket içinde gereğinden fazla hiyerarşi olması, piyasa ortalamasından düşük maaş verilmesi, eski teknolojilerin kullanılması, yan hakların olmaması, şirket içinde bilgi akışının hızlı olmaması gibi birçok sebep çalışanların yeni iş aramasına neden olabilir. İnsanların fikirlerini serbestçe konuşabildiği şeffaf bir şirket kültürü hem şirkete hem çalışanlara çok şey kazandırmaktadır. 

Yazılım şirketleri tarafından korsan yazılımların ve araçların kullanılması, açık kaynak kodlu yazılımlara logo eklenerek satılması emek ile para kazanan yazılım şirketlerinin başkalarının emeğine olan saygısını göstermektedir. 

Nakit akışının iyi yönetilememesi, alacakların kovalanması için gereken emek, olmayacak işe para kazanma hırsı nedeniyle teklif vermek, müşteriyi kral ilan etmek gibi yapılan yönetimsel hatalar ve ekonomik gerçekler yazılım şirketinin işine olan odağını bozmaktadır. 

Bazı yazılımcıların kendilerini geliştirmek istememeleri, sürekli araba, futbol, çocuk ve siyaset konuşmaları, kendini geliştirmeye çalışan meslektaşlarını dibe çekmeleri, sadece çalıştıkları şirkette kullanılan teknolojileri bilmeleri, bildiklerini paylaşmamaları, basit işleri bile uzatarak yapmaları, toplantılarda teknik terimler kullanarak bilgili görünmeye çalışmaları kötü yazılımcıların belirtileridir. 

Veri yapısı bilmeyen ve sürekli değişen yazılımcılar nedeniyle projede teknik borçların çığ gibi büyümesi, spagetti kod ve kokan kodların projenin bakım ve idamesini zorlaştırması yazılım şirketlerinin en büyük sorunuyken bazı şirketlerin “bu giderse başkasını işe alırız” düşüncesinden ısrarlar vazgeçmediklerini görebilirsiniz. 

Banka, telekomünikasyon ve savunma sanayisinin piyasa ortalamasından yüksek maaş vererek yetenekli yazılımcıları işe alıp köreltmesi bir türlü anlam verilemeyen bir husus. Bu şirketlerin imkanları geniş olmasına, çoğu yazılımcının iştahını kabartan mühendisliğin zor problemlerini çözmeye çalışmalarına rağmen kurumsal olmaya çalışırken bürokratik olmaları nedeniyle yazılımcılar burada köreldiklerini hissedip kaçmaktadırlar. 

Kamu kurumlarının yazılım alanında risk almaktan çekinmesi, özel sektör işbirliği ile ortak yazılım geliştirmek ve yerli şirketlere destek olmak yerine yabancı yazılım satın alması ya da kendi iç kaynaklarıyla kuruma özel yazılımlar geliştirmeye yönelmesi, yazılım sektörünün büyümesinin önünde büyük engeller oluşturmaktadır. Özellikle kamu kurumlarının hayal ürünü teknik şartnameler ile ihaleler açması, ihaleyi maliyetinin altında rakamlarla sırf reklam olsun diye alan küçük yazılım şirketlerinin batması hâlâ çekimleri devam eden dizi gibi, yeni bölümler ve yeni sezonlar devam ediyor. 

Destek avcıları yazılım şirketlerinin unutmamak gerek. KOSGEB ve TÜBİTAK desteklerini kullanabilmek için hayal ürünü yazılım projeleri sunan, İŞKUR desteğinden faydalanmak için sürekli deneme sürecinde personel çalıştıran ve engelli statüsünde personel bulmak için taklalar atan, gösterişli web sitesi, tanıtım videoları ve demo yazılımlar ile yatırımcı avına çıkan tabela şirketleri yüzünden işini düzgün yapan şirketler destek bulmakta zorlanmaktadır.

 

İyi Manzaralar: 

Emre, lisede okurken üniversitelerin gerçekleştirdiği etkinliklerde bilgisayar ya da yazılım mühendisliğini gözüne kestirir. Daha lise esnasında elini kirletir ve yazılım dünyasında yolculuğa başlar. Emre, istediği bölümü kazanır. Üniversitede eğitim veren hocalarının özel sektörle içli dışlı olmaları, üniversitenin özel sektörle iş birliği içinde olması sayesinde Emre yazılım sektöründe kullanılan teknolojiler hakkında eğitim alır.  Emre, ateşi almıştır. Bazen bulduğu bir fikri hayata geçirip kuracağı girişimin nasıl büyüyeceğini düşünmekte bazen de hangi şirkette hangi alanda kariyerine başlaması gerektiğini düşünmektedir. Bu arada yan projelerine devam etmektedir. Yayınladığı birkaç uygulamadan ve yaptığı freelance işlerden ufakta olsa para kazanmaktadır. 

Stajyer ve yeni mezunları yetiştirip istihdam eden şirketler hem yeni yazılımcıların yetişmesine katkı sağlıyorlar hem de yazılım sektöründe yeniliklerin öncüsü oluyorlar. Emre çabalarının sonucu böyle bir şirkette kariyerine başlamıştır. Emre, yeni teknolojileri öğrenme ve uygulama şansına sahiptir. Şirketin eğitim desteği ve tecrübeli yazılımcıların yeni yazılımcılara destek olması sayesinde bilgisi ve kendisine olan güveni artmıştır. Şirket içi araçlarda ve mikroservis gibi sistemden bağımsız olabilen parçalarda yeni teknolojileri deneyebilmektedir. Emre mutludur, üretkendir, sevdiği işi yapmaktadır. 

İnsana saygı duyan şirketlerin rahat çalışma ortamı sağlaması, uzaktan çalışma imkânı vermesi ile verim artmaktadır ve çalışanların daha uzun şirkette kalmaları başarılmaktadır. Hızlı yükselme avantajı olması, işini iyi yapanların ödüllendirilmesi, işini yanlış yapanların ise kazanılmaya çalışılması ile bu şirketlerde adalet duygusu güçlendirilmektedir. Çalışanların fikirlerini ürünleştirip kazançtan pay veren, şeffaf şirket kültürü ile sorunların dile getirilmesini kolaylaştıran şirketlerde yazılımcıların gözü dışarıda değil çalıştığı şirkette olmaktadır. 

Yazılım sektöründe, bir uluslararası yazılım şirketinde çalışarak farklı kültürlerin sorunların çözümüne nasıl baktıklarını görebilirsiniz. Aynı teknolojinin aynı sorunlar için değişik açılardan kullanılması yazılımcının ufkunu genişletmektedir. Ayrıca farklı kültürlerin hayata bakış açısını gözlemlemek insanı değişik düşüncelere salabiliyor. 

Yurtdışında çalışma imkanı diğer sektörlere göre daha fazladır. Evinizden bile yurtdışındaki bir şirket için çalışabilirsiniz. İngilizce ve bildiğiniz teknolojiler ile yurt dışındaki iş ilanlarına başvurabilirsiniz. Türkiye’de çalışsanız bile ürünlerinizin farklı ülkelerde kullanılması, toplantı ve konferanslar gibi nedenlerle yurt dışında çevre (network) edinebilirsiniz. 

Part-time ve freelancer olarak aynı anda başka işlerde çalışabilirsiniz. Tam zamanlı olarak çalıştığınız işinizden arta kalan zamanlarda ek işler yaparak ya da 2-3 farklı yarı zamanlı veya freelance işlerde çalışarak gelirinizi artırabilirsiniz. Yan projelerinizi hayata geçirip mobil uygulama yayınlayarak, SaaS bir hizmet sağlayarak ek gelir elde edebilirsiniz. 

Lisanslı yazılımların ve uygun yazılımsal ve donanımsal araçların kullanılması ile emeğe saygı duyan yazılım şirketlerinde verim tahmininizden daha çok artmaktadır. Yazılımcının ihtiyaç duyduğu araçların hızlı bir şekilde tedarik edilmesi, kullanılan lisanslı yazılımların aslında çözüm ortağı olduklarının vurgulanması yazılımcıların dikkatlerinin dağılmadan çözüme odaklanmalarını sağlamaktadır. Açık kaynaklı yazılımlara katkı sağlanan yazılım şirketlerinde değer üretme duygusu ve yazılımcıların motivasyonu artmaktadır. 

Yazılım sektöründe bir ofisle dünyaya satış yapmak, dövizle para kazanmak, kullanıcı sayısını hızlıca artırmak diğer sektörlere göre daha olasıdır.


Özel sektörde yazılımcı olmakla ilgili olumlu ve olumsuz yanları ele almaya çalıştım. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KPSS Çalışan Yazılımcı

On-Prem Çilesi

Yeteneğini Kaybeden Yazılımcı